Nefretler ve kızgınlıklar aklı örterse yağmurdan kaçarken doluya tutulmak mukadderdir.
TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun seçimleri kaybedeceği üç ay önceden belliydi.
Baro Seçimleri ile ilgili delege sayılarını kanunla değiştirerek iktidarın, Feyzioğlu’nu yeniden seçtirme oyununa ciddi tepkiler vardı.
İkinci baroların kurulması ve şehirlere göre her avukatın oyunun eşit ağırlıkta olmaması gibi saçmalıklar zaten büyük bir muhalefet dalgasını oluşturmuştu. Küçük şehirlerde ki 300-500 avukat sayısı Büyükşehirlerdeki 5000 avukata eşit sayılarak 1 delege hakkı verilmişti.
Ayrıca her baroya, avukat üye sayısına bakılmaksızın Başkan ve iki yönetim kurulu üyesinin tabii delege olarak genel kurula katılma hakkı yeni kanun değişikliğinde yer almıştı.
50 bin Avukatın üye olduğu bir büyükşehirden 13 delegeye karşılık, 300 avukatın üye olduğu bir küçük şehir barosundan 4 delegenin katılması hangi eşitlik anlayışının gereğidir acaba ?
Tam bir “hak-hukuk-adalet” garabeti.
Feyzioğlunun AK Parti iktidarına yalpalayarak yanaşma taktikleri de zaten şahsiyetini iyice yıpratmıştı.
Seçimler “ Cumhur İttifakı- Millet İttifakı” bloklaşması iz düşümünde şekillendi.
Zaten son dönemde yapılan çok üyeli kamu nitelikli STK genel kurullarında da aynı saflaşma net olarak gözlemlemekteydi.
Türkiye Tohumcular Birliği seçimlerinde de aynı bloklaşma olmuş ve iktidar yanlısı cumhur İttifakı oradaki seçimin de kaybetmişti.
İktidara olan kızgınlık ve nefret, ister istemez AKP iktidar yanlılarını mağlup etmek isteyen karşıtlarının bir safta toplanmasına sebeb oluyor.
Feyzioğlunun karşına ilk Barolar Birliği Başkan adayı olarak, Türkiye’nin 4.Büyük Barosu olan ANTLAYA Baro Başkanı Av. Alper Tunga BACANLI çıktı. Seçimlere bir yıl varken adaylığını ilan etti ve çalışmalarına başladı.
Av. Alper Tunga Bacanlı Türk Milliyetçisi ve ülkücüdür.
Seçimlere dört ay kala sırası ile üç Başkan adayı daha adaylıklarını açıkladı.
Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan ALTUN, Kocaeli Barosu Başkanı Av.Bahar Gültekin Candemir ve Ankara Barosu Başkanı Ramiz Erinç Sağkan.
Bu üç aday bir araya gelerek “Millet İttifakı” benzeri bir birliktelik ile seçimlere tek adayla girme kararı alırlar.Sonrasında Akdeniz Avukatlar Birliği olarak Av Alper Tunga ile bir araya gelen Av.Erinç anlaşarak birlikte hareket etmeye karar verirler.
Duyumlara göre şimdiki başkan Av.Erinç, Av. Alper’e seçimi kazandıkları halde başkan yardımcılığı sözünü bu toplantı sonrası vermiş.
Av.Erinç ve Av.Alper, Feyzioğluna karşı seçim kampanyasını il il gezerek birlikte yaparlar ve kolkola seçim gününe kadar birlikte resim verirler.
Salona birlikte girerler.
Hiç bir sorun yoktur.
Tam seçim için listelerin verileceği ana, on dakika kalmışken, Av. Erçin, yani yeni seçilen başkan, Av. Alper’in yanına gelir “ özür dilerim abi seni listeye alamıyorum.”der.
Bu arada liste, Av.Alper Tunga Bacanlı’nın ismi olmadan, onun yerine HDP ‘li Muş Baro Başkanı Abdülbaki Çelebi’nin ismi yazılarak Divana verilir.Divana verilen listede iki HDP’li, iki Aşırı sol-Marksist isme de yer verilir.
Seçim ortamı dalgalanır ve gerilir.Yapacak bir şey yoktur.
348 delegenin olduğu, Feyzioğlu’na karşı 80 oy farkıyla alınacak seçim, 20 oy farkı ile zar zor alınır.10 oy da geçersiz boş oy olarak kayda geçer.
Av.Erinç’in listesi delinir. Feyzoğlu’nun listesinden Siirt Barosu Başkanı Nazım Dilek ve Sinop Barosu Başkanı Hicran Kandemir Av.Erinç’in listesini delerek yönetim kuruluna girerler.
Son dakikada Av.Alper Tunga Bacanlı’yı yönetim listesine koymayan yeni başkan Av. Erinç, onun yerine listeye, HDP’li Baro Başkanı Av.Abdülbaki Çelebi’yi kimin talebi ve isteği ile yazmıştır?
Türk Milliyetçisi Av.Alper’i değil; HDP’li Av. Abdülbaki’yi yazdırtan güç ve “Millet İttifakı” ve “ Cumhur İttifakı” iz düşümünde yapılan birlikteliği Türk Milliyetçilerinin aleyhine, Ayrılıçı HDP’nin lehine bozduran ve Milliyetçi avukatlara tuzak kurup kazık atan işbirlikçi üst akıl kimdir?
Bir kişi bile olsa aralarında bir ayrılıkçıyı bir ülkücüye tercih eden zihniyet karşısında “milliyetçiler” neyin mücadelesini verecekler?
Türk Milliyetçisi ve kendini Milli safta gören Avukatlar her iki listeye bölündüğü için, aradan sol-sosyalist ve HDP li güçler seçimi birlikte kazanmayı başarmış oldular.
Bu olayı çok sakin anlatmaya zorlanarak çalıştım.
Türk Milliyetçilerinin iki ittifak arasında bölünmesini ve sosyalist-ayrılıkçı unsurların Türkiye’nin kamu nitelikli en önemli STK’sında işbirliği ile yönetimi ele geçirmesinin vebali sizce kimin ya da kimlerin omuzunda ?
Feyzioğlu’da kazansa durum farklı mı olacaktı.Yine bu sefer listelerde sosyalist-siyasal dinci işbirliğini göreceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın.
İki ittifaka bölünen Türk Milliyetçileri ittifak bağnazlığı ile yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi bir birlerini suçlamaya ve bir birlerine saldırmaya devam etsinler!..
Cumhurbaşkanlığı seçimine bu akıl dışılıkla gidersek benzer sonucu yaşamamız mukadder.
Esas geri dönüşü milletimize büyük fatura olacak felaketi o zaman yaşarız.
“Bu ülkenin bir çakıl taşına canımız kurban, almak isteyenin gözünü çıkarırız” diyerek boş boş laflar etmeye devem etmenin artık anlamı yok. Çakıl taşlarının tapusunun sahibi devletin hangi makam ve kadrolarını “bölücülere” vereceğimizi şimdiden hesap edin derim.
Kaç büyükelçi, kaç vali, kaç emniyet müdürü, kaç rektör !..
Tersten sorayım. Milliyetçiler, ayrılıkçıların ve sol-sosyalistlerin alacakları kadrolara karşılık kaç tane elçilik, vali, rektör almayı (!) yukarıda ki örnek önümüzdeyken düşünürler acaba?
Şöylede diyebilirsiniz; “Siyasal dincilerin iktidarına destek veren milliyetçiler bugüne kadar kaç benzer kadroları aldı da bize bu soruyu soruyorsun?”
Doğru.Almadılar, alamadılar sizde umutlanmayın demek istiyorum!
Unutmayalım, Cumhur ittifakının siyasal dinci amiral gemisinin peşine takılmak ile Millet İttifakının sol-sosyalist- ayrılıkçı amiral gemisinin peşine takılmak arasında ülkemizi bekleyen belalar açısından hiç bir fark yoktur?
“Sol-sosyalist-ayrılıkçı” cephe ile siyasal dinci cephenin değişmeyen ve asla değişmeyecek olan tek bir ortak paydası ve ittifak edecekleri tek bir siyasi hedefleri vardır o da; her zaman ve her durumda Türk Milliyetçilerine ve Ülkücülere karşı olmak ve onları her türlü kamu ve devlet yönetiminden uzak tutmak üzere her zaman işbirliğine hazır olmak.
Şimdi gelelim yeni Barolar Birliği Başkanının seçimine alkış tutan garip, yeni mutasyon “milliyetçi” alkışlara !..
Arkadaşlar insan biraz araştırmaz mı.?
Bir bilene ya da konuyu takip eden bir arkadaşına sormaz mı?
Seçilen kimdir, seçilenler kimlerdir merak etmez mi?
Şimdi okudunuz.
Bari şimdi araştırın da “kazın ayağını”; “ayak” mı “kazık” mı?” bir bakın bakalım.
Eğer Türk Milliyetçileri birliklerinden doğan gücü ortaya çıkarmazlar ise çocuklarını ve torunlarını kimlerin yönetimine bırakacaklar şimdiden oturup düşünsünler.
Bu oyunları bozacak gücümüz var ve inşallah bozacağızda !.