"Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin.
Onlar, birbirlerinin dostlarıdır. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Allah, zalimler topluluğunu hidayete, doğru yola iletmez."
(Mâide Suresi: 5/51)
Barış Pınarı Harekâtı, şu maddeler altında değerlendirilebilir:
1. "2010 Aralık ayındaki Wikileaks belgelerinin açıklanmasına kadar Türkiye - Suriye arasında imzalanan 70 civarındaki anlaşmalarla ile nerdeyse iki devlet tek devlet gibi görülmeye başlamışken, ne oldu da araya husumet girdi?" sorusunun cevabının verilmesi gerekmektedir. Dokuz yıllık süreç, Türkiye yararına etkin bir biçimde değerlendirilmedi ve önlemler alınmadı.
2. Bugünkü gelinen noktada, Atatürk'ün vefatından sonra kurulan bütün hükümet temsilcilerimizin vebali söz konusudur. Özellikle, son 10 yıl içinde liyakatsiz, sorumsuz, bilgisiz ve hatta terör yanlısı insanların -demokrasi ve hukuk zeminine oturtularak- iktidar ve muhalefet partilerinde kadrolaşmaları PKK, FETÖ, DEAŞ terör örgütlerine cesaret kazandırmış, onların yollarını açmıştır.
3. İstikrarlı dış politikaya hayat hakkı verilmemiş; ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve İsrail gibi devletlerin ülkemize yönelik kötü emel ve hedeflerine karşı gelebilecek alternatif politikalar üretilmemiş veya alternatif politikalar üretebilecek aydınlara önem ve değer verilmemiştir. Aklından emin, istişareye önem vermeyen bir siyaset ve bürokrat kadrosuyla karşı karşıyayız.
4. Rantiyecilerin, münafıkların, sinsi terör sevicilerinin yolu açılmış, bu türden siyasetçi ve bürokratlara ödül mahiyetinde yeni makamlar verilmiştir. Bu durum ise, millî menfaatlerimizin görülmesine, toplumsal sorunlarımızın çözülmesine engel olmuştur. PKK, FETÖ ile mücadele; parti mensupları, siyaset ve bürokrasi düzeyinde millet yararına etkin biçimde gerçekleşmemiştir. Bu nedenle, milletin huzursuzluğu giderek artmaktadır.
5. Ekonomide her türlü vaade rağmen, olumlu gelişmeler görülmemiş; aksine vergi ve zamlarla geçim sıkıntısı gittikçe artmış ve artmaya devam etmektedir.
6. "Ensar-Muhacir" kavramlarına milletin yüklediği değer yıllar içinde erimiş, hatta kaybolmuştur. Dört milyon Suriyeli, bir o kadar da Afgan, Iraklı, Somalili, Ermeni, Pakistanlı göçmenin ülkemizde bulunması tehlikeli bir boyut oluşturmaktadır. Sadece beş yüz bin kaçak Ermeni göçmenden söz edilmektedir; doğru ise bu durum, önemli bir ülke sorunudur.
7. "Türk ve Türkiye düşmanı İsrail, Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa'nın başını çektiği blok; tarih boyunca hiçbir zaman bizim huzurlu olmamızı istememiştir." gerçeği gözden, gönülden bilerek / bilmeyerek uzak tutulmuştur. Bir yıla yakın zamandır, Türk ordusunun Suriye'ye yapacağı harekât, ABD tarafından oyalanmış, engellenmiştir. Hükümet temsilcileri, ülkemize yönelik hür türlü saldırı karşısında yıllar öncesinden alınması gereken önlemlerin çoğunu almamıştır. Bu durum, sadece AK PARTİ iktidarları için değil, son 70 yıllık temel bir sorun olarak görülmelidir.
8. AK PARTİ hükümet temsilcilerinin siyaset, ekonomi ve toplum hayatındaki yanlışları sonucunda "SİYASAL İSLAM" anlayışı bitmiştir. Güçlü ihtimal, en azından bir çeyrek yüzyıl, bu tür söylemler teveccüh görmeyecektir.
9. Suudi Arabistan, Mısır ve pek çok İslâm ülkesi yöneticisinin, özellikle Filistin yöneticilerinin beyanatları aziz Türk milleti tarafından mukaddes bilinen "ÜMMETÇİLİK" anlayışının Araplar tarafından hiç de dikkate alınmadığı, değer verilmediği, tarihte pek çok örneğinde olduğu gibi, bir kere daha belgelenmiştir.
10. Türkiye'nin gerçekleştirdiği Barış Pınarı Harekâtı'nı destekleyen, Avrupa Birliği'nde Türkiye'yi telin hareketini veto eden Macaristan yöneticileri ve Macar halkı her türlü övgüye değerdir. Dinleri başka olsa da "Kardeş" olduklarını gösterebilme dirayetini bütün dünyaya haykırmışlardır. Malazgirt Savaşı'nda Bizans ordusunda bulunan Hıristiyan Kuman ve Peçenekler'in Türk olduklarını unutmayıp Selçuklu ordusu tarafına geçmesi gibi, Macarlar da bizimle kardeş olduklarını bizlere ve tüm dünyaya hatırlatmaktadır. Macar Başbakanı Viktor ORBAN'ın uluslar arası bir toplantıda kendilerinin Kıpçak Türklerinden olduğunu deklere etmesi de önem ve değer verilecek bir olaydır. Bütün bunlar göstermektedir ki, kâğıt üzerinde değil, gerçek hayatta "Ümmetçilik" anlayışı, yerini "MİLLET" ve "TURAN" anlayışına bırakmıştır.
11. Yıllardır Katalon bölgesindeki ayrılıkçı sorunlarla mücadele eden İspanya'nın Türkiye'nin arkasında olduğu beyanatları da aziz milletimiz tarafından unutulmayacak, önemli bir not olarak tarihe düşmüştür.
12. Pakistan ve Azerbaycan'ın yanımızda olduğunu hep biliyorduk, bir kere daha görmekten mutlu olduk. Aynı duyarlılığı, diğer Türk Cumhuriyetleri'nden beklediğimizi söylememize hacet var mıdır?
13. Rusya, kendi ulusal menfaatleri gereği, tarafsız bir politika izlemeye gayret ediyor. Rusya, zaten, Tartus ve Lazkiye limanlarını ve havaalanlarını almak suretiyle, yüzyıllardır gerçekleştirmek istediği hedefine ulaşmış ve sıcak denizlere ulaşmıştır. Nasıl Millî Mücadele yıllarında Ankara Hükümeti'ne destek vermişse, şimdi de en azından tarafsız kalarak kendi ulusal menfaatlerini koruma gayreti içindedir. Bununla birlikte unutulmamalıdır ki, menfaati bittiğinde en azılı düşmanımız olarak karşımıza çıkabilir, çıkacaktır.
14. İran, Suriye'den vazgeçmez, vazgeçmiyor. Amerika tarafından sıkıştırılmak istenen İran ile tarihî ve kültürel yakınlığımızdan güç alarak karşılıklı menfaatler doğrultusunda diplomatik ilişkilere hız verilmesi önemlidir.
15. Son bir yıl içinde ülke içinde PKK ile mücadele hükümetimizin, özellikle Sayın Süleyman SOYLU'nun önemli bir başarısıdır. Bu başarının katmerleşerek artması, dışarıdaki mücadelemizin daha başarılı olmasına güç verecektir.
16. Sayın SOYLU'nun Suriye'deki Türkmen, Kürt ve Arap aşiretlerinin liderleriyle Türkiye'nin iletişim halinde olduğu haberi de çok önemlidir. Bu türden iletişimleri güçlendirmek elzemdir. İnanıyorum ki, halk düzeyinde yanımızda yer alacak pek çok insan bulunmaktadır. Batı dünyasının oyununa gelmemiş, sadece imkânsızlıklarından dolayı sesini çıkaramayan pek çok Kürt ve Arap Müslüman'ın bulunduğu bir gerçektir.
17. Altı ay Ürdün'de, kısa süreli Fas, Mısır ve Gazze'de bulunduğum zamanlarda gözlemlerim göstermektedir ki, Arap yöneticilerinin hinliğine, sinsiliğine, dünyevî zafiyetlerinin çokluğuna rağmen; bizden olabilecek, bize değer verebilecek pek çok Arap'ın olduğunu hep gördüm. Bu önemli potansiyel; Türkiye'nin, tüm Müslümanların yararına etkin olarak kullanılabilir. YETER Kİ, LİYAKATLİ İNSANLARIMIZ BU İŞLERDE GÖREVLENDİRİLSİN.
18. BM kararları doğrultusunda, Türkiye yasal haklarını kullanarak bir harekât yapmaktadır. Uluslar arası sözleşme ve anlaşmalara göre, Türk ordusu en fazla 30 km. ilerleyebilir. Daha ötesine, Türk ordusunun geçmesi yasaktır. 30 km.lik bir derinlik temizlense ve GÜVENLİ BÖLGE oluşturulsa bile, terör sorunu bitmeyecektir. Çünkü, PKK, YPG; 30 km.lik derinliğin ötesinde Batı Dünyası tarafından beslenmeye, desteklenmeye devam edecektir. Bu durumda, Devletimiz, Hükümetimiz ne yapacaktır, ne yapmayı düşünmektedir?
19. Suriye'nin doğal gaz ve petrol kuyuları 50 km. derinlikten sonra başlamaktadır. Batı Dünyası, bu bölgedeki petrol ve doğal gazı kontrol altında tutmaya devam edecektir. Bu nedenle, bölgedeki Kürtler ve Araplar, taşeron olarak kullanılacak ve her an Türkiye düşmanlığı canlı tutulacaktır. Böyle önemli bir gerçeğin hükümetimiz temsilcileri tarafından göz ardı edilme ihtimalini düşünmek dahi istemiyorum. Sonraki süreçte olabilecekler hesaplandı mı, hesaplanıyor mu haberimiz yok. Haberimizin olup-olmaması da önemli değil. Yeter ki, tarihî derinliği büyük Türk Devleti'ne yakışır, önlemler alınsın, alternatif senaryolara hayat hakkı verilsin.
20. Barış Pınarı Harekâtı, sadece PKK ve DEAŞ terör örgütlerine yönelik bir harekât değildir. Aynı zamanda, insanlık düşmanı, dünya jandarması rolüne soyunmuş, aklî dengesini yitirmiş TRUMP'ın başkanlığındaki Amerika'ya, İngiltere'ye, Almanya'ya, Fransa'ya karşı bir harekâttır. Ve onların teorisyeni, ağabeyi Siyonist İsrail yöneticilerine, ARZ-I MEVÛD'a karşı bir harekâttır. Devletimizin, hükümetimizin, aydınlarımızın ve aziz Türk milletinin bu gerçeği idrak ettiğine inanıyorum, en azından inanmak istiyorum.
21. Netice itibariyle; millet düzeyinde hükümetimize güvenimiz azalsa da, hükümetimiz tarafından alınan harekât kararını her platformda desteklemek mecburiyetindeyiz. Bu mecburiyet; milletimizin bekasını istememizden ve harekâtın yapılmasını gerekli görmemizden kaynaklanmaktadır. Gecikmiş de olsa, Türk Ordusu Suriye'de harekât yapmaktadır. Her türlü "parti fanatizmini" bırakıp ordumuzun harekâtına odaklanmamız ve yürekten destek vermemiz gerek. HÜKÜMETLERİMİZİN, GEÇMİŞTEKİ YANLIŞLARINI -ŞİMDİLİK- UNUTUP KENETLENMEMİZ GEREK. Hacı Bektaş-ı Veli'nin ifade ettiği gibi, "İRİ, DİRİ ve BİR" olmamız gerek.
***
Barış Pınarı Harekâtı'nın, devletimize, milletimize, ordumuza hayırlı-uğurlu olmasını diliyorum. MEHMETÇİK'in görevini en iyi şekilde yapacağı konusunda zerre kadar şüphe duymuyorum. Yeter ki, GÜVENLİ BÖLGE'de imâr ve iskân sürecine geçildiğinde, rantiyeci belli iş adamları daha çok zengin edilmesin. Yeter ki, Mehmetçiklerin başarısı; siyaset ve diplomaside de olumlu yansımalarını gösterebilsin.
Hükümetler gelip geçecek, bugünkü siyasetçilerin çoğu unutulacak; büyük devlet geleneğine ve şanlı orduya sahip aziz Türk milleti ise, kendini yaşatmak isteyenlerle birlikte kıyamete kadar bâki kalacaktır.
Alman iktisatçı Fritz NEUMARK'ın dediği gibi, "Tarihten Türkler çıkarılırsa, ortada tarih diye bir şey kalmaz."
Yüce Allah; ordumuzun, milletimizin yâr ve yardımcısı olsun.
Sefer, bizden; zafer, inşallah Yüce Allah'tan...
Prof. Dr. Ahmet KIYMAZ
(11 Ekim 2019)