Zaferler ayımız olan Ağustos ayında, “Aylardan Ağustos günlerden Cuma.” diyerek 21 Ağustos 1992 de aramızdan ayrılan, unutulmaz şanlı zaferlerimizin 'Destan Şairi' Merhum Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nu saygı ve rahmetle anıyoruz.
Bu zaferler sadece Türk-İslam âlemi için değil, insanlık tarihi için de önemli neticeleri olan büyük tarihi zaferlerdir.
26 Ağustos Malazgirt ve 30 Ağustos Başkomutanlık meydan muharebesinde, Türk ordusu gerek asker, gerekse harp malzemeleri bakımından kendisinden kat be kat üstün düşman kuvvetleriyle savaşıp Allah’ın izniyle mutlak zafere ulaşmışlardır.
Büyük taarruzun öncesinde milli mücadelemizin başkomutanı olan büyük Atatürk, ordumuz hücuma geçmeden önce, “Yarabbi Türk ordusunu muzaffer et. Türklüğün ve Müslümanlığın düşman ayakları altında esaret zincirinde kalmasına müsaade etme.”
Sultan Alparslan ise savaş başlamadan önce yaptığı konuşmasında, “Bugün ben de sizlerden biriyim. Sizlerle birlikte savaşan bir gaziyim. Beni takip edenler ve nefislerini yüce Allah’a adayarak şehit olanlar cennete, sağ kalanlar gaziliğe kavuşacaktır.” diyerek ortak hedef ve ülkülerini ifade etmişlerdir.
Malazgirt Meydan Muharebesi’nde Bizans ordusu Başkomutanı Diyojen, esir alınıp Sultan Alparslan’ın huzuruna, Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde de Yunan ordusu Başkomutanı General Trikopis esir alınarak Büyük Atatürk’ün huzuruna getirilmişler, milletimizin bu her iki dahi komutan ve asil evlatları ise esir olmuş düşmanlarını hoş tutup, hakaret ve eziyet ettirmeyip, aşağılayıp öldürtmemişlerdir.
Bu davranışları ile de İslam’ın Bayraktarı olan Türklerin, savaşta dahi inançlarının gereğini nasıl ortaya koyduklarını ve ne büyük bir medeniyetin evlatları olduklarını İnsanlık tarihine asla silinmeyecek şekilde kaydettirmişlerdir.
İstiklal ve istikbalimiz üzerinde hesap yapanlar bilsinler ki, ecdadın ‘Ya istiklal ya ölüm’ diyerek bize bıraktığı bu kutsal vatanı biz de ‘Ya olacağız ya öleceğiz’ diyerek içimizdeki hainlere, onları destekleyip üzerimizde hesabı olan emperyal güçlere ve karşı karşıya kaldığımız tabii afetlere rağmen, önümüzdeki yüzyılı ‘Türkiye Yüzyılı’ yaparak bizden sonraki nesillere her alanda tam bağımsız güçlü bir Türkiye’yi mutlaka teslim edeceğiz.
26 Ağustos 1071 de, Anadolu’nun kapılarını ikinci defa milletimize açan Sultan Alparslan’ı,24 Ağustos 1516’da Mercidabık’ta Mısır ordusunu yenerek Suriye’yi Anadolu’ya kavuşturan Yavuz Sultan Selim Han’ı,29 Ağustos 1521’de Belgrad’a merhaba diyen ve 29 Ağustos 1526 da dünyanın en kısa süren savaşında düşmanı Mohaç’ta yenen Kanuni Sultan Süleyman Han’ı, 1 Ağustos 1571’de İnebahtı’da sakalımızı kesenlerin, Kıbrıs’ı fethederek kolunu kesen II. Selim Han’ı, 23 Ağustos 1921 de Sakarya’da ‘Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz’ diyerek vatanın her karış toprağı için savaşmayı emrederek Malazgirt Zaferi’nden tam dokuz asır sonra 26 Ağustos’u 27’sine bağlayan gece yedi düvelin besleme piyonu Yunan ordusuna karşı başlattığı büyük taarruzla 30 Ağustos 1922 de Başkumandanlık Meydan Muharebesini kazanarak Anadolu’nun dünya döndükçe Türk’ün yurdu olacağını bütün dünyaya gösteren Büyük Atatürk’ü ve bu şanlı liderlerin emirlerinde canlarını feda eden nurlanmış şehitlerimizi ve onurlanmış gazilerimizi saygı, rahmet ve şükranla anıyoruz. Ruhları şad, mekânları cennet olsun.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu, zaferlerimiz daim olsun.
Allah vatanımızı, milletimizi, devletimizi korusun, yüceltsin ve yükseltsin, birliğimizi ve dirliğimizi daim ve kaim kılsın İNŞALLAH.