İki yıl devam eden Kovid-19 sürecinden sonra, yeniden bir Ramazan’a kavuşmanın heyecanı içindeyiz. Artık, Avrupa’nın her yerinde, kendimize özgü bir Ramazan kültürü ve sosyolojisi oluşturduk. Avrupa’daki Ramazan sosyolojisi, elbette Müslümanlarla sınırlı değil. İçinde yaşadığımız ülke insanlarının da yer yer dahil olduğu bir Ramazan geleneğinden bahsedebiliriz.
Ramazan’ın gelişiyle sadece Müslümanlar hareketlenmiyor, aynı zamanda, Avrupa medyası, karar vericileri, şirketler ve okullarda da bir Ramazan hareketliliği yaşanıyor.
Günlük gazeteler, Müslümanlarla yaptıkları söyleşilere sayfalarında Ramazan ayına geniş bir şekilde yer veriyorlar. Bazı gazeteler, örneğin Trouw gazetesi, ‘Ramazan Günlüğü’ adıyla, oruç tutan Müslümanların günlük yaşamlarını okurlarına aktarıyorlar.
Karar vericiler de, Ramazan vesilesiyle mesajlar yayınlıyorlar.
Örneğin, Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un, Ramazan mesajı şu cümleleri içeriyor: “Sevgili dostlar, sevgili komşular, sevgili çalışma arkadaşlarım, sizlere ve dünya çapında tüm Müslümanlara hayırlı bir Ramazan ayı diliyorum… Ramazan ayınız mübarek olsun.”
Hollanda Maliye Bakanı Sigrid Kaag ise, yayınladığı Ramazan kutlamasında, “Ramazan bir tefekkür sürecinin sembolüdür. Müslümanlar için mübarek bir ay olan Ramazan, hoşgörü ve kardeşlik ayıdır. Oruç tutan herkese bereketli bir ay dilerim. Ramazan’ınız mübarek olsun”.
Bazı şirketlerde (6 bin çalışanı olan PwC) ve bazı okullarda, Müslüman arkadaşlarına destek vermek ve onları anlamak için Hollandalılar da oruç tutuyorlar.
Hollanda’da bazı büyük süpermarketler, örneğin Albert Heijn, Ramazan ayının başlamasıyla, özel bir Ramazan reyonu açarak, baklava, zeytin ve hurma çeşitleri, badem, kayısı ve incir kurusu sergileyip, müşterilerine, Ramazan’ın geldiğini haber veriyor.
Teravih namazları artık eskisi gibi toplu şekilde kılınabiliyor. Bazı camiler teravih namazlarını hatimle kıldırıyorlar. İftarlarda aileler, komşular, akrabalar birbirlerini davet ediyorlar. Camiler, hemşehri dernekleri, vakıflar, federasyonlar son iki yılın acısını çıkartırcasına, iftar programları organize ediyorlar. Avrupa’da oluşan iftar geleneğimizde, Almanların, Hollandalıların, Fransızların da yer alması, başka bir zenginlik elbette.
Ramazan’ın bir başka sosyal özelliği de yardımlaşmadır şüphesiz. Avrupa Türkleri, on yıllardır başta Türkiye olmak üzere, kültür ve gönül coğrafyamızın hemen hemen her yerine, özellikle Ramazan’da fitre ve zekat yardımlarını ulaştırıyorlar. Ramazan Gıda Paket yardımları da yapıyorlar. Bu ayda, “Filistin’de Zeytin Ağacı Dikelim” gibi sürdürülebilir projelere de başlangıç yapılıyor.
Ramazan ayı süresince, içinde yaşanılan ülkede, yardıma muhtaç insanlar da unutulmuyor. İyilik hareketleri çerçevesinde, gıda bankalarına Ramazan boyunca yardımlar yapılıyor.
Almanya’nın Dordmund şehrinde, pandemi sonrasında, 10’uncu kez organize edilen “Festi Ramazan” da, Avrupa’da geliştirilen Ramazan geleneğimizin önemli parçası. Aynı anda 10 bin kişinin iftar yapabileceği Festi Ramazan’da, Anadolu’nun bütün kültürel renklerini bulabilirsiniz.
Her yıl Ramazan ayı boyunca TRT Avrupa’nın farklı şehirlerinden canlı yayın yapıyor. Avrupa Türkleri televizyonu KanalAvrupa başta olmak üzere, her ülkede, internet üzerinden yayın yapan Türkçe televizyon kanallarının, Ramazan özel programları da, Avrupa Ramazan sosyolojisine katkıda bulunuyorlar. Camilerde okunan ve sosyal medyadan canlı yayınlanan mukabeleler de önemli katkı sağlıyor tabii ki.
Avrupa’da, 60 yıl içinde oluşan Ramazan sosyolojisinden örnekleri çoğaltmamız mümkündür. Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere, Avrupa’da Ramazan geleneği, her geçen yıl daha da zenginleşiyor. Artık, Ramazan’ın, bir Avrupa kültür ve inanç değeri olduğunu söyleyebiliriz. Bu vesileyle, tüm okuyucularımın mübarek Ramazan’ını kutlarım.
Veyis Güngör
5 Nisan 2022