Bugün Gaziantep dönüşü Araban'ın içinden geçtim. Şarjım olmadığı için fotoğraf çekemedim. Araban'ın ana caddesindeki mimari, statik, estetik ve imara uygunluk Adıyaman'ın toplamında mumla arasanız bulunmaz. Sonra ara sokaklarında dolaştım biraz, onlar da öyle. Ne kaldırıma yapılan bir ev, ne dükkan, ne de bina var.
Zaten olması gereken bu değil mi, diyebilirsiniz. Evet olması gereken bu ama bu şekilde nizami yapılan bir binayı Adıyaman'da ancak mumla arayarak bulabilirsiniz.
Sonra, deprem sonrasında ilk kez Besni'nin içinden geçtim... Besni bildiğimiz Besni, yani küçük bir Adıyaman. Estetik, mimari ve imara uygunluk açısından Araban'ın yanında köy bile sayılamaz, tıpkı Adıyaman gibi.
Besni ve Adıyaman'daki yapısal çirkinliği Türkiye'de isteseniz bile, değil bir ilçede, bir beldede bir kasabada dahi bulamazsınız.
Elin memleketinde gecekonduların bile kendi içinde bir estetiği bir mimarisi var. Hiç değilse evleri ve dükkanları yaparken yolları kaldırımları işgal etmiyorlar.
Mesela Karapınar Caddesi'nde kaldırımın tamamına yapılan ve yer yer yolun da bir kısmını işgal eden onlarca bina var.
Sadece Karapınar Caddesi'nde değil, Atatürk Caddesi'nden Harıkçı Caddesi'ne, 9 Eylül Caddesi'nden Eski Kahta Caddesi'ne, Gölbaşı Caddesi'nden Eskisaray Caddesi'ne kadar birbiriyle aynı hizada, aynı çekme mesafesinde, aynı yükseklikte ve aynı mimaride aynı olan iki binaya rastlamak cennette şeytana rastlamak gibi bir şey.
Böyle bir çirkinliği hak etmek için ne yaptık bilmiyoruz. Hollandalı bir aktivistin deprem sonrası Adıyaman'ı gördükten sonra "tanrıyı bu kadar kızdıracak ne yaptınız?" dediği gibi, biz de "bu şehri bir bütün olarak gecekondudan daha beter bir hale getirmek için, bunca çirkinleştirmek için, bunca ırzına geçmek için kimden nasıl bir intikam almak istediniz" diye sormadan edemiyoruz...