ANLATIM VE CÜMLE BOZUKLUKLARI

Abone Ol

Değerli Dostlar!

Günümüz aydınları başta olmak üzere, Türkçe konuşan ve yazan tüm insanlarımızın dilimizi yanlışsız, etkin ve güzel konuşmasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Çünkü, yazıda ve konuşmada Türkçeyi yanlış kullanan insanın "AYDIN" olması imkânsızdır. Herhangi bir insana "Aydın" diyebilmemiz için her şeyden önce anlatım ve cümle bozuklukları içermeyen kelimeler ve cümleler kullanması mecburîdir. Çünkü, sözlü ve yazılı iletişimde konunun önemini idrak etmeyen insanlar, hiçbir alanda esas itibariyle başarıyı yakalayamaz. Yakalamış gibi görülse ve gösterilse de...

Dil bilinci millî kültür bilincinin başında gelmektedir. Millî kültür bilincine sahip olmayan da etkin ve yararlı ne siyasetçi, ne bürokrat, ne de kanaat önderi olabilir. Olmuş gibi görülse ve gösterilse de...

Ülkemizin her alanda kalkınması, çağdaş medeniyetler düzeyinin üstüne çıkması için gerekli olan önkoşul bilgi ve bilinçlerinden biri de yüksek düzeyde dil bilincine sahip aydınların var olmasıdır. Yok ise, pek çok şey de yok demektir...

Okunduğunda ve kurallara uyulduğunda yararlı olur, düşüncesi ile "Anlatım ve Cümle Bozuklukları" hakkında bilgilerimi paylaşmak gereği duydum. Umarım, yararlı olur.

ANLATIM BOZUKLUKLARI

A) SES VE AHENK KUSURLARI

İşitme ile ilgili olan, kulağa hoş gelmeyen, kulağı tırmalayan kusurlardır.

 1. TENAFÜR: Bir kelime veya kelime grubundaki seslerin telâffuz bakımından birbiriyle uyuşmaması, kulağa hoş gelmeyen bir izlenim uyandırmasıdır. Böyle durumlarda dil, bazen kendi kendine tedbir alarak tenafürü önler.

Meselâ:  “ufak, küçük, büyük” gibi kelimeler, küçültme ekleri alınca; “ufacık, küçücük, büyücek” şekillerine girer. “azcık” yerine “azıcık” “bircik” yerine “biricik” denmesi de , dilin tenafüre karşı kendi kendine uyguladığı bir tedbirdir. Söyleyiş güzelliğini bozan kelimelere, MÜTENAFİR KELİMELER denir.

ÖRNEKLER

koşullaştırılmışlık, bilinçlilik, batılılaşmışlık, biçimselleştirilebilirlik, basınç ölçer, bu biçim işleyiş içinde, çok şaşacaktır...

Çocuklar arasında söylenen ve aynı zamanda diksiyon eğitiminde de kullanılan yanıltmacalar, tenafürün en aşırı örnekleridir:

Üç tas has hoşaf... Bir dalda bir kartal; dal tartar, kartal kalkar, dal sarkar. Şu köşe yaz köşesi,           bu köşe kış köşesi, ortada su şişesi.

2. ZİNCİRLENME

Kelime grubunda veya cümlede aynı eklerin zincirleme olarak birbirine bağlanması demektir.

“Başkent Üniversitesinin Fen - Edebiyat Fakültesinin Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümünün Fars Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi...”, “Kapıyı açıp, ayakkabılarını çıkarıp, salona yürüyüp koltuğa oturdu.”

3. TEKRAR SIKLIĞI

Bir cümlede aynı sözü, gereksiz yere sıkça tekrarlamak demektir.

“Televizyon programları içerisinde, Türkçe’yi doğru kullanmayı öğütleyen ve dil yanışlarından bahseden programlara çok az rastlanmaktadır.”

B. ANLAM KUSURLARI

1. Anlamca birbirine yakın kelimeleri bir arada kullanmak

2. Kullanıştan düşmüş kelime ve tamlamaları kullanmak

3. Bir kelimenin Türkçe’si varken, yabancı dillerden alınan karşılığını kullanmak

4. Yabancı kelimelerle Türkçe kelimeleri birleştirmek ve Türkçe kelimelere yabancı ekler, yabancı kelimelere de Türkçe ekler getirmek

5. İş yerlerine, televizyon kanallarına, radyo istasyonlarına ve ürünlere; yarı Türkçe, yarı yabancı veya tamamen yabancı adlar vermek ve bu adların kısaltmalarını Avrupa / Amerika aksanıyla söylemek

1. ANLAMCA BİRBİRİNE YAKIN KELİMELERİ BİR ARADA KULLANMAK

“Eldeki malûmatları, ipuçlarını bir araya getirdiğimizde; gayet faydalı, faydalı olduğu kadar da yararlı bilgiler elde ettik.”

“Bab-ı Âli’nin yüksek kapısından firar edip kaçarken, yek süvari bir atlıya tesadüfen rast geldi.”

Ayrıca, eş anlamlı veya anlamca birbirine yakın kelimeleri, deyimlerde ve atasözlerinde birbirlerinin yerine kullanmak da doğru değildir:

Kara mürekkep (siyah mürekkep),

Siyah talih (kara talih),

Tanrı aşkına (Allah aşkına),

Tanrı’ya ısmarladık (Allah’a ısmarladık),

Yüreksiz (kalpsiz),

Başsız (kafasız),

Beyaz akçe, siyah gün içindir. (Ak akçe, kara gün içindir.),

Zaman nakittir. (Vakit nakittir [paradır].),

Sakla samanı gelir vakti. (Sakla samanı gelir zamanı. )...

2. KULLANIŞTAN DÜŞMÜŞ KELİME VE TAMLAMALARI KULLANMAK

Yazıklı (günahkâr),

sağaltman (doktor),

gözgü (ayna),

zaviyetan-ı mütekabiletan-ı dahiletan (iç ters açılar)

* * *

Dilimizin, telâffuzunu değiştirdiği bazı kelimeleri aslî şekilleriyle kullanmak da doğru değildir.

Müşkil (müşkül), mümkin (mümkün),

terceme (tercüme), kitab (kitap), club (kulüp),

cart (kart), auto (oto), laser (lâzer) vb.

3. BİR KELİMENİN TÜRKÇE’Sİ VARKEN, YABANCI DİLLERDEN ALINAN KARŞILIĞINI KULLANMAK

moncher (azizim),

hello (merhaba),

showroom (teşhir salonu),

shopping center (alışveriş merkezi), 

gross market (büyük alışveriş merkezi),

consensus (uzlaşma),

discount market (indirim marketi),

final four (çeyrek final),

Generation (kuşak) vb.

4. YABANCI KELİMELERLE TÜRKÇE KELİMELERİ BİRLEŞTİRMEK VE TÜRKÇE KELİMELERE YABANCI EKLER YABANCI KELİMELERE DE TÜRKÇE EKLER GETİRMEK

Makro düzey, mikro düzey, makro dilbilim, gayri pratik, gayri sosyal, en asgarî, en azamî, güzergâh üzerinde, hakem triosu (hakem üçlüsü ), drive etmek (sürmek) vb.

Derskolik, çaykolik, dokunmatik, ayriyeten, direkman, kardeşane...

5. İŞ YERLERİNE, TELEVİZYON KANALLARINA, RADYO İSTASYONLARINA VE ÜRÜNLERE; YARI TÜRKÇE, YARI YABANCI VEYA TAMAMEN YABANCI ADLAR VERMEK VE BU ADLARIN KISALTMALARINI BATI AKSANIYLA SÖYLEMEK

Millenium Flowers, Blue Radio,

MMC (Mega Music Channel),

Bilgi Bilişim Center, Show, İnter Star,

Cine 5, Number One FM, Mega Market, Pasta Bank, Ali’s Hause vb.

MEDYADA VE GÜNLÜK HAYATTA YAPILAN YANLIŞLIKLAR

“…meslektaşlarımız dâhi olsa..”

Etv, Günün Yorumu, 23.06.1999, 21:25

Bu cümlede dahi şeklinde kullanılması gereken, ‘bile’ anlamına gelen kelimenin, dâhi şeklinde kullanılmasıyla cümleden ‘uzman’ ya da ‘üstün zekâlı’ anlamı çıkmaktadır.

“Çünkü sana yaptıkları için nasıl teşekkür edeceğimi bulamadım.”

SHOW, Dizi: Cesur ve Güzel, 02.07.1995, 17:29

Bu cümlede de ‘bilemedim’ kelimesi yerine ‘bulamadım’ kelimesi kullanılarak yanlışlık yapılmıştır.

“Öğrenciler uzun bir tatile çıkacak olmanın sevincini...” Kanal A, Haber, 25.06.1999, 18:30

Burada okulların kapatılması ve dolayısıyla ‘tatile girmek’ söz konusudur. ‘Tatile çıkmak’ başka anlamdadır.

“Hem yurt içinde hem yurt dışında dış gelişmeleri sizlere vermeye devam ediyoruz.”

Kanal 7, Dünyadan Yansımalar, 03.07.1999, 19:57

Yurt içinde dış gelişme olamayacağı için, ifadede bir mantıksızlık vardır. Ayrıca içinde ve dışında kelimelerinin de içinden, dışından şeklinde olması gerekir.

“Evet ilk görüntüleri sayın Abdullah Akalp’ten dinliyoruz.” OLAY, Padok, 15.05.1999, 12:13

Bu cümlede, “görüntü dinlemek” şeklinde bir ifade karşımıza çıkmıştır. Hâlbuki görüntü ya “seyredilir” ya da “izlenir”.  Cümlede yanlış bir fiil kullanıldığı için ANLAM UYUMSUZLUĞU ortaya çıkmıştır.

“Tebrik edeyim sizi galiba.”

ATV, Ayşe Özgün, 04.10.1999, 10:31

Bu cümlede fiilin kipi istek bildirmektedir. Böyle bir fiille, “ihtimal” ifadesi taşıyan galiba kelimesi kullanılamaz.

“Ayşe arkadaşımızın söylediği soruya cevap vereyim.”

SHOW, Güne Merhaba, 07.05.1999, 08:15

“Soru söylemek” şeklinde ifade edilen kavram, cümledeki cevap vermek kavramı ile uyumlu değildir.

 “Soru söylemek” yerine “soru sormak” ifadesi, cümleye uygun düşmektedir. Cümleyi şöyle düzeltebiliriz: “Ayşe arkadaşımızın sorduğu soruya cevap vereyim.” veya “Ayşe arkadaşı-mızın sorusuna cevap vereyim.”

“Kapalı spor salonu ful dolu.” NUMBER 1, Geveze Show, 11.05.1999, 22:11

Cümlede anlatılmak istenen salonun hıncahınç dolu olduğudur. Fakat bu cümlede, biri Türkçe diğeri İngilizce olmak üzere aynı anlama gelen iki ayrı kelime kullanılmıştır.

“Bursa Özel Nilüfer Lisesi’nden Gökhan Mumcu en yüksek puanları alarak birinci geldi.”

KENT, Haber, 12.07.1999, 09:15

‘Birinci geldi’ yerine ‘birinci oldu’ söz grubu kullanılmalıydı.

“Beşiktaş’la Fenerbahçe arasındaki derbi maçına Beşiktaş, 1-0 önde başladı.” SHOW, Haberler, 20.04.2003, 20:05

Bilindiği üzere tüm karşılaşmalar 0-0 başlar. Bu cümlede Beşiktaş’ın maçın başlarında bir gol bulduğu anlatılmak istenirken bir anlatım bozukluğu yapılmıştır

Bir siyasi:

“Af konusundaki çalışmalarımızı sürdürdüğümüzü ve başlattığımızı...”

Sayın DEMİREL’in adının geçtiği bir haber:

“Anıtkabir’de sergilenen fotoğrafları, ilk kez Cumhurbaşkanı DEMİREL gezdi.”

Fotoğraflar gezilmez. Sergi gezilir.

Günlük hayatta kullanılan kalıplaşmış anlatım bozuklukları:

  • Yangın yanıyor!
  • Ölü ölmüş!
  • Ayak topuğu!
  • ÖSS Sınavı!
  • Fidan ektik!  (dikilir)
  • Tohum diktik!   (ekilir)

CÜMLE BOZUKLUKLARI

Doğrudan doğruya cümlenin yapısını bozan anlatım bozukluklarına, cümle bozuklukları denir.

Cümle bozukluklarına yol açan asıl sebep, cümleyi meydana getiren unsurların söz dizimi kurallarına aykırı olarak kullanılmasıdır.

 Cümle bozuklukları, dört çeşittir:

EKSİKLİK - FAZLALIK - SIRA YANLIŞLIĞI - UYUMSUZLUK

1. EKSİKLİK

Cümlede herhangi bir unsurun eksik olmasıdır.

“Teyzem bana ne sarıldı, ne de öptü.”

(Teyzem bana ne sarıldı, ne de beni öptü.)  Bu cümlede “beni” sözü unutulmuştur.

“Şimdi artık kimi sevdiğimi, saygı duyduğumu bilmiyorum.”

(Şimdi artık kimi sevdiğimi, kime saygı duyduğumu bilmiyorum.)

Bu cümlede, “kime” sözü unutulmuştur.

2. FAZLALIK

Cümlede bazı eklerin, kelime veya kelime gruplarının lüzumsuz olarak kullanılmasıdır.

“Öğrenciler arasındaki mevcut ikilik büyüyor.” (Öğrenciler arasındaki ikilik büyüyor.)

“Haksız yere uğradığı iftiraya kurban gitti.”  (İftiraya kurban gitti.)

3. SIRA YANLIŞLIĞI

Bir cümlede önce gelmesi gereken unsurların sonra, sonra gelmesi gereken unsurların da önce bulunmasıdır. Buna, TAKDİM TEHİR YANLIŞI da denir.

“Yüzme, en iyi denizde öğrenilir.”  (En iyi yüzme, denizde öğrenilir.)

“Yapılan oylamada önerge, 235’e karşı 17 oyla reddedilmiştir.”  (Yapılan oylamada önerge, 17’ye karşı 235 oyla reddedilmiştir.)

4. UYUMSUZLUK

Cümledeki unsurların birbirleriyle uyum hâlinde olmamaları demektir. Bilhassa, fiil ile cümlenin veya kelime gruplarının diğer unsurları arasında uyumsuzluklara sık sık rastlanmaktadır.

“Devlet memurlarının hayat şartlarının artırılması gerekir.”  (Devlet memurlarının hayat şartlarının düzeltilmesi gerekir.)

“Şurası da muhakkak ki, öğrencilerin isteklerini de göz önünde tutmak gerekir sanıyorum.”  (Şurası da muhakkak ki, öğrencilerin isteklerini de göz önünde tutmak gerekir.)

Prof. Dr. Ahmet KIYMAZ