Noktalama ve imla bilmezler. Edebiyatçılar... ( Edebiyat alaninda eğitimci, yazar, akademisyen falan değiller. a rica ederiz; hepsinin toplamından çok ucalardalar... Onun için onlara Edebiyatçı denir...)
Yazı türlerinin inceliklerini - daha da(!) ileri düzeyde olanları- ve türler arasındaki farkları bilmezler. Edebiyatçılar...
Bilmeyiz ki ne vakittir -hangi yazı türünde olduğu sadece kitap istifinin üstünde yazar- tek bir yazı türünde ve tek bir kitap bastırmışlardır ama hâlâ Edebiyatçılar... ( Hiç kiitabı olmayanın ucalığının hikmetine, biz, nail olamadık!)
Hiç kitapları, hitapları, üslupları, ekolleri, Edebiyata, insana katkıları yoktur... Ama fi tarihinden beri aynı grup içinde, aynı amma ayrı/lmış yerlere yazıp sôylerler; aynı yerlere giderler. Aynı etkinliklerde hep gôrünürler. Lakin Edebiyatçılar!.. Bunların daha mahirleri kendilerini eseriyle, duruşu ile, edebi ile anlatmak şôyle dursun; - içlerinden gelen o birikim(!)le- kendilerince eser, yazar beğenir, beğenmezler; seçer seçmezler, kategorize ederler etmezler... Amma edebiyatçılar... ( İlahi bir değerlendirme yetenekleri var/ mış gibiler.)
Kendilerinden başkasını duymaz, gôrmezler; hiiç de beğenmezler. Edebiyat dünyasını gôrmezler. Her nasılsa ara ara bu dünyanın varlığını hissetseler de ama yine de azametlerinden(!) dolayı bu dünyaya katkı sunmazlar. ( Sunmak mı?? Aa.. Kapıyı, bacayı, locayı kim tutacak?) Lakin edebiyatçılar...
Onlar gôrmeyip duymayınca, onlar koltuk kôşe kapınca, onlar aynı nakaratı aynı sakladıkları kağıda yazınca; onlar gerçek eserleri okumayınca; onlar kendilerince yana yôreye ait yarım ağızla bir kanaate sahip olunca... asayiş.berkemaldir ve bôylece yalnız onlar edebiyat ve edep dünyasıdır.(Ne saadet ve ne kudret! Ve ne güçlü bir inanç(!) ) E tabii onlar Edebiyatçıdır... Tabii başı kuma gômmek bir huzur, bir güç verir kimilerine. ( Bakın, biz bu haleti anlayabiliriz(!) )
Ancak -başı kumda olanlarca- anlasılmayan şu: Edebiyat, edep, kültür dünyası çitleri, kôşeleri, koltukları, bir iki çatıyı, bir iki kapıyı, bir iki bakışı, bir iki caka ya da çalımı aşalı hayli vakit oldu. Biraz, başı kaldırıp çevreye, hayata, insana, çağın yeni sayfalarına iyi bakmak gerek, a Edebi / Yatçılar. (Ha cesaret!)
Üstelik bu milletin edebiyat, edep dünyası her devirde zengindir, güçlüdür. Güçlüdür çünkü bu memleketin birikimli, kültürlü, erdemli, basiretli, aklıselim sahibi, gayretli, bilgili nice insanı vardır. Bu memlekette işte bu yürekli insanlar. hem edebiyat, edep, kültür dünyasına patent verir hem de bu dünyalardaki gayretli, basiretli insanlara, eserlere ruhsat verir...
Okyanusta yüzenle aynı leğende cimeni ne güzel ki bu milletin basiretli, aklıselim her bir ferdi iyi değerlendirir, ômrün her nefesinde, hayatın her devri, her mecraında... (Edebiyat, ne kum havuzu ne çim havuzudur, zira...)
Bu, yüz yıllardır bôyle olmuştur; bugün de bôyledir. Zira edebiyat ancak 'insan'ın olduğu yerde kanlı canlı, irfanlı yaşar. Elhamdülillah...
Hem, okyanusun derin ve vakur sessizliği ile teneke leğenin tın tın ve arsız sesini; yüreği ile hayatı, insanı dinleyebilen 'insanlar anında, çok net ve hakkını vererek ayırır... Sadece 'insan'lar...
Anladık... Mı?..