Yıllarca Amerika'yı kötülemek ve hafifsemek için piç millet, köksüz devlet tanımlaması yapılıp küçümsendi. Daha doğrusu Amerika'yı küçümseyerek kendimizi rahatlattık. Doğru Amerika krallıktan gelmiyor. Uzun bir geçmişi yok ama Avrupa devletlerinin ortak fikri, ortak ahlak anlayışı ve ortak inanç ve devlet fikrinden doğmuş bir ülke. Yahudi Hıristiyan medeniyetini temsil ediyor. En önemlisi de birbirine düşman olan Yahudilik ile Hıristiyanlığın içi içe geçtiği yeni bir inancın (Evanjelizm) filizlendiği bir yer. Bu bağlamda Amerika kendine bazen Roma, bazen de Haçlı rolü biçiyor. Bir yandan İskender gibi dünya fatihi olmak istiyor diğer yandan kutsal kitaplarda geçen kutsal yerlere Haçlı ruhuyla sahip olmak istiyor. Tevrat'ın öldüreceksin İncil'in seveceksin ayeti arasında bir yerde duruyor.
Müslümanlar ise Amerika'ya hem nefret besliyor hem de hayranlık duyuyor. Bu ikircikli ruhuyla İslam dünyası Amerikan karşısında ikilem yaşıyor. Gelin giden kızın hem hem ağlıyıp hem oynaması gibi Müslümanlar da Amerika'yı hem şikayet ediyor hem ondan icazet almadan hükümetlerini kuramıyor. Müslümanlar hayranlık ve nefret duygusundan soyutlanmadığı müddetçe ne bu ikilemi aşabilir ne de Amerika'yı anlayabilirler. Onu küçümseyerek de bir yere varılmaz! Amerika'yı anlayıp tanıyabilmek için kuruluş mantalitesine bakmak gerekir. Bunun için de Yeni Dünya'nın dinamiklerini bilmek gerekir. Amerika hangi şartlarda kuruldu, hangi süreçlerden geçti, nasıl büyüdü, büyük güç oldu ve asıl önemlisi ne yapmak istiyor ona bakmak gerekir. Henry Kissinger "Amerika Yeni Dünya'dır. Avrupa ve Türkiye eski dünyadır" derken "Eski Dünya"nın düşünce ve kavramlarıyla "Yeni Dünya"nın yani Amerika'nın kodlarını çözemezsiniz demek istiyor. Dünya tarihi artık Amerika efsanesinin etrafında yazılıyor. Nasıl ki geçmişte Osmanlısız dünya tarihi eksik ise bugün de Amerikasız dünya tarihi eksiktir.
Amerika'nın Avrupa ile bir problemi yoktur. Çünkü Amerika demek Avrupa'nın hulasası yani özeti demektir. Amerika ile savaş halinde olan Afrika ve Ortadoğu’dur. Daha doğrusu Müslümanlardır. Ancak onu yenecek donanıma ne Ortadoğu, ne de Afrika sahiptir. Hele cihad anlayışıyla yenmek hiç mi hiç mümkün değildir. Örneğin bugün Taliban'ın Afganistan'da Amerika'yı yendiğini söylemek gerçeğe aykırıdır. Zira Amerika, Afganistan'da yenilmedi, tersine zafer kazandı. Çünkü Afganistan'a Taliban belasını kendisi bizatihi soktu. Hatta Afgan Savaşı'nda Rusya'yı, İslamcıların sandığı gibi Mücahitler gaybi yardımlarla değil, Amerikan silahlarıyla mağlup etti. Ve ardından Amerika, Taliban eliyle Mücahitleri tasfiye etti. Taliban'ı Afganistan'a hakim kıldı. Amerika için Taliban bir sorun değildir. Hiç bir zaman da olmamıştır. Zira İslam’ın ne kadar geri, ne kadar yobaz ve ne kadar ilkel olduğunu IŞİD ve Taliban'a bakarak görmek mümkündür. İlginç olan bütün dünya iŞİD ve Taliban'ı İslam ve Müslümanlarla bir görmektedir. Bugün İslamafobi İŞİD ve Taliban yüzünden daha da güçlenmektedir. Böylece modern dünya ile barışık olmayan, vahşi ve barbar bir İslam algısı yaratılmaktadır. Bu bağlamda Müslümanlar İŞİD'i ve Taliban'ı savunmamaları gerekir. Ayrıca Amerika'nın ne yapmak istediğini çok iyi okumak bilmek gerekir. Eğer Amerika'yı Eski Dünya dinamikleri üzerinden okumaya devam ederseniz ne yapmak istediğini asla anlayamazsınız. Örneğin İslam dünyası Amerikan politikalarını Irak ve Suriye'de anlayabilmiş olsaydı bugün ne Irak ne Suriye bu duruma düşerdi. Ne Afganistan Taliban'a teslim edilirdi. Amerika Yahudi Hıristiyan medeniyetinin ürettiği modern bir mit! Yeni bir dünya, Yeni bir Roma! Bu yeni mit'i üretecek bir felsefe ve bu Yeni Roma'yı durduracak bir strateji gerekiyor... Onu da İslam'ın cihat yöntemiyle değil bilim ve teknikle ancak durdurabilirsiniz.