ALEVİLİK ÜZERİNE SİL BAŞTAN GEREKİYOR.. NEDEN Mİ?

Abone Ol

Her kapı eşiğinden geçerken, anlatırken ve kitapları aralarken dilinden "Bismillahirrahmanirrahim'i" düşürmedi...

”İlkokul rüzgar, ortaokul ateş, lise su, üniversite toprak...” demişti konuşmasının bir yerinde... Niye ki bu tanımla dediğim zaman da şu cevabı vermişti; “Alevilikte dört kapı vardır arınmayı ve Kâmil insanlar arasına karışmayı işaret eden. Ve bu kapılar da dört elementi işaret eder. Her elementte bizi eğiten bir okulu...”

Her kapı eşiğinden geçerken, anlatırken ve kitapları aralarken dilinden “Bismillahirrahmanirrahim’i” düşürmedi...
Önemli başlıkları aktarırken Kuran-ı Kerim’e, Hz. Muhammed’e, gelmiş geçmiş cümle peygamberlere sık sık değindi ve onların hayatlarından yansıyan kelamlardan kesitler aktardı...
“Secere  Odasının” kilidini açıp içeri  girerken daha güçlü bir “Bismillahirrahmanirrahim” dedi...
Öyle ya odada “Alevilik Mezhebine mensup ailelerin tarihini yansıtan önemli eserler, yazıtlar, dokümanlar, soy bilgilerini anlatan tarihi resmî evraklar vardı bu sebepten büyük bir saygı ve itina gerektiriyordu bu manevi birikim...
Ardı ardına odalara, kocaman salonlara, koridorlara geçtik... Her alanın kendine has bir misyonu vardı... Ve duvarlara, tavanlara resmedilmiş her tasvirin bir şahsiyeti o şahsiyetlerinde dolu dolu hikayeleri vardı... Dinledikçe sık sık ağzıma dolan soruları tuttum çünkü yazılarım gereği en değerli malzemem olan sorularımın benim için çok değerli olmasına rağmen sonuçta bulunduğumuz yer bir ibadethane idi ve fazlasıyla saygılı olmak gerekiyordu... Sustum söz hakkı bana gelene kadar...
Bana rehberlik eden Seyid, Hz.Ali sonrasında başlayan uzun ve meşakkatli yollarının her mihenk taşını elinden geldiğince anlatırken ben de ortamın enerjisini hissetmek adına dokunuyordum her şeye... Halılara, minderlere, duvarlara, eşyalara, resimlere...
Sonra  “Semah Odasına” çıktık. Bu odada diğer odaların manevi yansımasıyla döşenmişti fakat hemen ötemdeki sedirde duran saz dikkatimi çekmişti... İşte tam da orada ağzıma biriken soruları tek tek çıkarmanın vaktidir diyerek ilk sorumu “sazı alabilir miyim” diyerek rehberim olan Seyid’e yönelttim... Rehberim cevap verene kadar ben çoktan sedire oturup sazı elime almıştım ve çalmaya çalışıyordum bile... Bildiğimden değil sadece o enerjiyi hissetmek adına dokunmuştum sazın bam tellerine...
“Ve aldım sazı elime haydi rastgele” diyerek zihnimden dilimin ucuna topladıklarımı sırasıyla sormaya başladım...
İlk sorum şu oldu; “çok ilgimi çekti her eşikte, her adımda, her kelamda “Bismillahirrahmanirrahim” deyip durdunuz. Sanırım bu durumda bizim Alevilik hakkında doğru bildiğimiz yanlışlardan birini çürüttük çünkü bir Cemevinde Bismillahıı işitmek bana çok enteresan geldi...”
Seyid tebessüm etti ve “Alevilik sadece bu konuda değil çoğu başlıkta çok yanlış biliniyor” dedi.
“Haklısınız biz yanlış bildik bu bizim hatamız affola fakat Aleviler de kendini doğru yansıtmak adına hiç yanlış yapmadılar mı, eksik kalmadılar mı, geri durmadılar mı? Çünkü biz Aleviliği Aleviyim diyenlerin yansıması ile tanıdık... Alevi gelinler ve damatlar alan bir sülalenin mensubu olarak ben bile ne kadar cahil olduğumu bugün burada anlattıklarınız karşısında anladım (aslında Alevi gelinlere ve damatlara karışırken ne onlar bizi ne de biz onları merak etmişti. İyi miyiz evet iyiyiz o zaman değerliyiz diyerek kucaklamıştık birbirimizi)...
Fazlasıyla yanlış yansıtılıyor Alevilik tespitime Seyid’den hiç tereddütsüz “haklısınız” cevabı geldi.
Evet haklıydım çünkü birileri beni görsün, tanısın, anlasın bahanelerine sığınmak yerine kendisini değerleriyle yansıtmaya yönelmeli, bunun için çaba sarf etmeli, yorulmadan devam demeli bir misyonu olan toplumlar...
Ve Seyid şöyle devam etti; “haklısınız bizim ve büyüklerimizin de en büyük sıkıntısı Alevilik’i doğru yaşamayıp yanlış-eksik yansıtanlar oldu... Kendi içimizde buna yönelik çalışmalarımız elbette var fakat ne derece faydalı olur bilemiyoruz. Gençlerimizi gençlik frekansı üzerinden kazanmaya yönelik cemevlerimizde sık sık onlarla buluşuyoruz...”

Seyid haklıydı, tüm dünya açısından değerlerin ve inançların erozyona uğradığına şahit olduğumuz yılları yaşarken bu olumsuzluklardan Alevilik inancı da nasibini almıştı... Fakat Alevilik’te durum biraz farklıydı çünkü benim sözünü ettiğim “biz Aleviliği böyle bilmiyoruz” tespitim son yılları anlatan bir tespit değil şahit olduğum tüm yıllara dairdi...
Misal kendimi bildim bileli gördüğüm her Alevilik inancı yansıması birbirinden çok farklı. Şehre, yöreye, köye, aileye, kişiye göre bu kadar çeşitlilik göstermesi normal mi? Bence değil! Evet ufak tefek değişimler, yorum farkları, tercihe bağlı çıkarmalar-eklemeler olabilir bir derece anlarım fakat koca koca farklılık uçurumlarını anlamıyorum...
“Bunlar da normal değil elbette. Kültürlere göre çeşitlilik göstermesi normal fakat Alevilik inancının bir özü var bu sebepten o öze hepimiz sadık kalmalıyız...” diye ekledi rehberim...

Aslında Seyid’e çok fazla soru yönelttim merakla ve aldığım cevapların bir kısmını kendime sakladım çünkü dediğim gibi şimdiye kadar ne çok doğru bildiğimiz yanlışı beynimize kazımışız “yanlış yansımalar” ile...
Tunceli merkezde yer alan Cemevi ziyaretimde Alevilik üzerine sil baştan yaşadığımı belirtmek istiyorum ki inanıyorum benim yaptığımı yapıp gidip yerinde ehlinden bilgi alsanız çoğunuz da sil baştan yaşayacak...