Adıyaman eski milletvekillerinden Ahmet Doğan’ın vefat haberini alınca derin bir hüzün kapladı içimi.
Rahmetliyle 70’li yıllarda tanışıyorduk. Camide zaman zaman Vaaz verdiği oluyordu, cemaatin düzeyine uygun sohbetleriyle ilgi gören bir hocaydı.
12 Eylülden sonra da hukukumuz devam etti. Mütevazı gönül adamıydı. Yanlış hatırlamıyorsam 1995 seçimleriydi seçim gecesi saat 12.00 sularında Ulu caminin önünde karşılaştık tokalaştık elimi bırakmadı ve ‘Zeynel Abidin Kıymaz senden oy istiyorum, destek istiyorum’ dedi. Bende kimse bu dakikaya kadar benden oy istemedi kapımı çalmadı bu seçim kararsızım, normalde MHP’ye oy veriyorum fakat kararsızım belki oy kullanmam dedim. Israr edince ‘Hocam size bir şartla oy veririm’ dedim.
‘Nedir o şartın söyle’ dedi
‘Çıkart ayakkabının bir tekine bakacağım ’dedim.
Ulu Caminin önünde ayakkabısının bir tekini çıkartıp bana uzattı. Aldım ayakkabın altına baktım, markasına baktım ve ‘Hocam bir din adamı olarak seni seviyorum ve güveniyorum. Seçildiğinde yaşam tarzında değişiklik yapmayıp Ahmet hoca olarak kalacaksanız, ABD nin yeni Üs vs talepleri olursa evet oyu vermeyecekseniz oy veririm’ dedim. Yanında parti yöneticisi Şevket Aslan başkan’da vardı refakat ediyordu.
Ahmet Hoca bu talebime tereddütsüz ‘evet’ dedi.
TBMM yeni yasama dönemi başlamış herkes meclise hayırlı olsuna gidiyordu, bende seçimden 2 ay sonra meclise gittim. Ziyaretlerim sırasında Ahmet Doğan hocamızın yanına girdim kalabalık bir misafir gurubu vardı, beni yanına oturttu hoş geldin dedikten sonra ayakkabısını çıkarttı altını çevirdi ‘Zeynel Abidin Kıymaz bak senin korkundan yeni bir ayakkabı alamadım, altına pençe yaptırdım, bak bu ayakkabı sana Ulu Cami önünde gösterdiğim ayakkabı’ dedi.
Çok duygulanmıştım, Ahmet hoca sonrasında Adıyaman milletvekili olarak partisinin kongresinde hak etmediği tepki ve protestolarla karşılaştı. Müslümanlar Uhud’da okçuların yerlerini mal menfaat için mevzilerini terk etmede gösterdikleri zaafları, bu cenahta makam ve güç sahibi olduklarında da ortaya çıktı.
‘İnnemel Müminine ihvetun’ ayetindeki kardeşlik güç sahibi olana kadardı. Bunu pratikte hepimiz yaşayarak gördük. Bu ayeti okuyup bize nasihat edenlerin tamamı istisnasız güç elindeyken sadece akraba ve yakınlarını gözettiler, pratikte Müslüman kardeşliği lafta kaldı.
Ahmet Hoca iktidar kanadında da siyasetçi olarak, akçeli işlerle adı anılmadı. Bakan olmadı, genel başkan yardımcısı olmadı fakat gönüllerde yer edindi. Cenazesine katılım oranı ile de buna şahit olduk.
Ahmet Doğan’ın milletvekili olması ona bir şey katmadı. Hatta şunu söyleyebilirim Ahmet Doğan hoca hiç seçimlere girmese parti tutmasaydı toplumda karşılığı çok daha fazla olurdu.
Ahmet hoca dava adamıydı Milli görüş için Avrupa’da Türkiye’de gitmediği memleket kalmamıştı. Necmettin Erbakan ve yakın çalışma arkadaşlarıyla da iyi ilişkileri olan bu camianın önemli bir ismiydi.
İlahiyat mezunu hocalar çok zaman cami imamlığından, Vaizlikten Hocalıktan ayrılıp belediye ve genel seçimlere giriyorlar 35 yıllık gazeteci deneyimimle din adamlarından anladığım şu ‘Değerli kardeşim Taş yerinde ağırdır, bu toplumun iyi imamlara, vaizlere de ihtiyacı var, siyasete girip o kulvar da ne diye çamura batırıyorsunuz güzelim şahsiyetinizi’
Adıyaman’da Ahmet Doğan Hoca’da, Abdulkadir Gözleyici ’de ve Emin Yağımlı hoca da Camilerinde görevlerine devam etmeliydiler. Bilseler Musalla cami İmamlığı Belediye başkan Yardımcılığı makamından daha üstün ve yücedir.
Ahmet Doğan hocadan bizler razıydık. İşinde gücünde topluma hizmet etme gayretindeydi, varsa hakkımız helal olsun Mekânı Cennet olsun.
Bir güzel insan daha aramızdan ayrıldı.