AHH TRENLER, AHH ZAMAN!

Kayıttan bir ses: “Bir sonraki istasyon” Ve eskiden, bağırarak haber veren üniformalılar geldi aklıma. Her istasyon, biraz daha kardeşlerime yakınlaştırıyordu.

Abone Ol

Dijital bant kayıttan bir ses: “Bir sonraki istasyon...” Ve eskiden, bağırarak haber veren üniformalı amcalar geldi aklıma… Her istasyon, beni biraz daha kardeşlerime yakınlaştırıyordu.

Ben küçükken, adı kara trendi… Ağır ağır ilerleyen, bekleyişi uzatan, sabrı sınayan trenler… Kavuşmalar geç, ayrılıklar derindi. Beklemek bir ritüeldi; istasyonlarda yaşanan hasretin bir ağırlığı vardı. Bir pencere kenarında dalıp giden gözler, raylara dökülen umutlar, mendil sallayan eller vardı. Tren düdüğü bir veda çığlığı, raylardaki gıcırtılar ise kalp çarpıntısıydı. Yolculuklar uzundu, ama sabırla beklenen her varış bir bayram sevinciydi.

Şimdi yüksek hızlı trenler var. Günümüz aşkları gibi… Süratli, telaşlı, belki de yüzeysel. Beklemek yok, özlemek yok. Bir yere varmak artık eskisi gibi anlam taşımıyor. Raylar hâlâ uzayıp gidiyor, ama içindeki yolcular eskisi gibi değil. Bir istasyondan ötekine hızla geçen insanlar, belki de artık ne gidişleri hissediyor ne de dönüşleri…

Ahh tren! Kimleri beklettin, kimleri kavuşturdun? Nice gözyaşlarına, nice sevinç çığlıklarına tanıklık ettin. Her istasyonunda bir hikâye saklı, her biletten bir ömürlük hatıra damlıyor. Bir zamanlar sevdanın, hasretin, umudun taşıyıcısıydın. Şimdi ise yalnızca hızın, yetişmenin, yetişememenin…

Ama ya kavuşmak? Hâlâ eskisi gibi mi? Beklenen her yolcu, aynı coşkuyla karşılanıyor mu? Yoksa hız çağında, kavuşmalar da unutulmaya mı yüz tutuyor?

Belki de en çok bunu sormalıyız kendimize… Ben biraz eski çağlardayım sevgi ve saygıda…Aşka dair hikayelerde..

Kıymet Şahin

29 Ocak 2025