Ağaç, toprak ve hayvan azaltılarak arttırılan konfor

Başımıza ne zaman ne geleceğini bilemeyiz. Bir bakmışsın hayal bile edemeyeceğin sürprizle karşılaşmış, ömrünce elde edemeyeceğin güzellikle burun burunasın.

Abone Ol

Başımıza ne zaman ne geleceğini bilemeyiz. Bir bakmışsın hayal bile edemeyeceğin bir sürprizle karşılaşmış, ömrün boyunca elde edemeyeceğin bir güzellikle burun burunasın.

Öte yandan bir de başmışsın, hiç ummadığın bir anda dünyanı zindan eden bir haber…

Ben karşılaştım mesela. Ama ben hayal ettim. Hep bir çiftlik hayalim oldu. On ineğim, elli tavuğum, birkaç köpeğim, kedim, ördeğim, hindim olsun istedim.

Bir atım, bir eşeğim, kocaman bir ahırım ve samanlığım olsun.

Televizyon olmasın, telefon olmasın, hatta çiftliğin yolu bile olmasın. Bir dağ başında, gözden uzak bir yerde… Ekip biçtiklerimle karnım doyacak, fazlasını ihtiyaç sahiplerine dağıtacağım. Meyvem, sebzem, tahılım, etim, yumurtam, yünüm, daha neler neler…

Sobam güp güp yanacak, köpeklerim havlayacak, eşeklerim anıracak, hindilerim glu glu sesler çıkaracak.

Tavuklar yumurtlayacak, kediler beşer, onar yavrulayacak. Tarlada, bahçede, damda kediler, civcivler dolaşacak.

Ne iyi olurdu be. Onlarca, yüzlerce hayvanla yaşamak...

Ayağıma kadar geldi aslında. Tam da hayal ettiğim gibi. Yedi dönüm…

Yüzlerce ağaç diktim. Sivas’tan iki de kangal getirttim. Kedi, tavuk, ördek derken küçücük bir çiftliğim oldu. Kayısılar, erikler, elmalar, üzümler, hatta bir köşede çocuklar yesin diye yeşil nohut bile ektim. Öyle ki bitmedi, toplattım, serdim, üzerinden taksiyle gide gele ezdim, nohutları kabuğundan çıkarttım, seçtim, rüzgârda savurdum, torbaya doldurdum.

O sene afiyetle yedik.

Tam kıvamına gelmişti ki kapıya alıcı dayandı, "Sat," dedi.

Bir yıl dayandım, kabul etmedim.

Bir yılın sonunda satmak zorunda kaldım.

Sattım, ama şartla... Karşılığında hayalini kurduğum çiftliği kuracak büyüklükte bir tarla istedim.

Şak, buldular. 80 dönüm. Hem de göle nazır...

Harika… Tam çiftlik olacak büyüklükte. İnekler, eşekler, atlar, tavuklar… Ahır, samanlık, ev…

Bayıldım.

Baraj gölüne bakıyor. Su ışıl ışıl…

Fakat durun, olmadı. Aksilik çıktı. Büyük bir aksilik... Değiştirmeme mani önemli bir aksilik… Para pul işi değil, başka… Başka sebep. Kesin kes alamıyorum. Hayalim suya düştü. Ayağıma kadar gelen, yıllardır kurduğum hayalim... Benim olmayan bir karar yüzünden kayıp gitti elimden. Çok istememe rağmen olmadı. Hiç bu kadar yakınlaşmamıştık birbirimize. Hiç bu kadar birbirimizin olmak için heveslenmemiştik. Kum gibi kayıp gitti avucumdan. Atlar, eşekler, itler, tavuklar…

Hayvan ve doğa sevgim bu yüzden olmalı. İçimde hep yarım kalan bir sevincin artığı gibi dururlar. Dokunacak olurlarsa alevlenir, günlerce meşgul ederler beni. Savunmasız yahut ellemesen zarar vermeyecek masum ne varsa içimden tuhaf bir sevgi beslerim. Sebebini bilmiyorum. Çocukluğumun yarım güzelliklerinden kalmış da olabilir, zamanın aklımı ve vicdanımı biçimlendiren olayların sonucundan kalanlarda.

Her neyse de ağaç, toprak ve hayvan azaltılarak arttırılan konforun, insanın başına gelebilecek en büyük felaket olduğuna inanırım.