ATSIZ BEĞ
Türk milliyetçiliği ülküsünü adeta bayraklaştırarak kitlelere mal edilmesini sağlayan Nihal ATSIZ çilelerle geçen ömrünü 11.Aralık.1975 tarihinde tamamlamıştı. Hayatı boyunca yaptığı şerefli mücadelesiyle ve örnek hayatıyla daima içimizde yaşattığımız Nihal Atsız 12.Ocak.1905 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelmişti.
Atsız orta öğretiminden sonra Askeri Tıbbiye’ye devam ederken Ziya Gökalp’in cenaze töreni akşamı bir olaya katıldığı gerekçesiyle Askeri Tıbbiye’den çıkarıldı.
Vekil öğretmenlik,bir gemide katiplik yaptı. Bu işlerde tatmin olmayan Atsız Yüksek Muallim mektebine kayıt yaptırdı. Ara verip askerliğini tamamlayan Atsız okulu bitirince Prof.Dr.Fuat Köprülü’nün asistanı oldu. Bu sırada “Atsız Mecmua’yı” çıkarmaya başladı. Mücadeleci kişiliğiyle rahatsızlık yarattığı çevrelerce 1933 yılında asistanlıktan atılarak,Malatya ortaokuluna Türkçe öğretmeni olarak tayin edildi. Burada “Orhun “dergisini çıkarmaya başladı. Çok geçmeden bakanlıkça görevden alındı. Açıkta kaldı. Sonra Deniz Gedikli Hazırlama Okulu’na Türkçe öğretmeni olarak atandı. Burada 1938 yılında azınlıkların okula alınıp alınmaması konusunda müdürle anlaşmazlığa düştü ve ihraç edildi. Bundan sonra bazı özel okullarda edebiyat dersleri verdi. Yine bu arada “Orhun” dergisini tekrar yayınlamaya başladı. 1944 Türkçülük-Turancılık davalarının başlamasına sebep olan meşhur mektupları yayınlandı. Öğretmenlikten atıldı. Mahkemeler başladı. Kendisine selam verenler bile tutuklanmaya başladı. İşkence,hapislik,işsizlik ve çilelerle uzun yıllar mücadelesine devam etti. Yıllar süren duruşmalar sonucunda beraat etti. Kütüphanede uzman olarak çalıştı.
Daha sonra “Ötüken “dergisini yayınlamaya başladı. Türk devletinin birliğine ve bütünlüğüne yönelen ihanet hareketleri hakkında uyarıcı yazılar yazdı. Buradaki bir yazısından dolayı da 15 ay hapse mahkum edildi. 68 yaşını doldurmuş Büyük Türkçü Nihal Atsız çeşitli hastalıkları ve raporu olmasına rağmen cezaevine konuldu. Kendi talep etmemesine rağmen Cumhurbaşkanı tarafından affedildi. Yaklaşık üç ay cezaevinde kaldıktan sonra çıkarıldı.
Bütün ömrü çile ve mücadeleyle geçen büyük dava adamının hiçbir şey umurunda değildi. Dünya nimetlerini elinin tersiyle itmiş onun ayarında bir ülkü devi bulmak mümkün değildir. O hep atalarına layık olmanın hesabıyla hareket etti.
“Bilsin cihan ki, ben bu cihanın nesindeyim; / Bir ülkünün mehabetinin zirvesindeyim. / Dünya denen mezellete dalsın her isteyen; / Ben ırkımın şeref taşan efsanesindeyim.” dizelerinde zaten hayat görüşünü açıkça anlatmıştı.
Ruh Adam, Deli Kurt, Bozkurtların Ölümü, Bozkutların Dirilişi vb. kitaplarını birkaç defa okumamış ama milliyetçilikten bahseden insanlara hep gülümseyerek bakmışımdır. Çünkü ATSIZ’ı ve eserlerini bilip anlamadan milliyetçi olunabileceğine bugün bile inanmıyorum.
Ülke kan ağlıyorken eğlenenlere, boşu boşuna vakit öldürenlere baktıkça rahmetlinin; “Hiç düşündün mü niçindir yaşamak / Bir görev bir iş başarmak içindir yaşamak / Er kişiysen görevin ne ise başar / Zevke eğlenceye hayvan da koşar.”dizeleri aklıma gelir. Ama insanlar kendini kaybetmiş. Kime ne diyeceksin?
11.Aralık günü kalp krizi sonucu vefat eden Nihal Atsız,13 Aralık günü Türkiye’nin dört bir tarafından gelen on binlerce Türkçünün katılmasıyla yapılan cenaze töreninden sonra Karacaahmet mezarlığına gömüldü.
Çok istememe rağmen cenaze törenine katılamamamın üzüntüsünü bugün bile yaşıyorum. Kendi el yazısıyla bana yazdığı “Rifat Beğ” diye başlayan kısa mektubunu imzası olması sebebiyle çok değerli bir hatıra olarak saklıyorum.
Savunduğu fikirlerden sapma gösterenlere,dünyalık menfaatler için safları terk edenlere:
“Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz
/ Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağı’na
/ Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin /
Değişilir topu da bir sokak kaltağına.”diye seslenmişti.
Ne kadar haklıymış.
Bizlere Türk olmanın gurur ve şuurunu aşılayan büyük dava adamını rahmetle anıyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.