Ara ara radyo kanallarından ara ara sosyal medyadan Türkiye'de yaşanan felaketin boyutlarını takip etmeye çalışıyoruz.
Bir de depremin 2. gününden itibaren Gaziantep Şanlıurfa Diyarbakır gibi komşu illerden gelen yardım ekipleri ile bir araya geliyoruz...
Bir de önce başka deprem bölgelerine uğrayıp sonra Adıyaman'a gelen yardım ekiplerinin izlenimlerini dinliyoruz...
Acıların ve ölümlerin bir de olsa bin de olsa yarıştırılmasının ahlaki ve vicdani olmadığını biliyoruz...
Takip edebildiğimiz ve anladığımız kadarıyla Gaziantep Diyarbakır ve Şanlıurfa'da üçer beşer bina enkaz haline gelmiş bazı binalar hasar görmüş olsa da ilk gün yapılan müdahale ile gerekli önlemler alınmış.
Hem depremin ikinci gününde söz konusu komşu illerden gelen yardım ekiplerinden hem de Adıyaman'dan söz konusu komşu illere giden depremzedelerden vahim bir tablonun olmadığı az çok anlaşılıyor zaten...
Kahramanmaraş merkezde depremin daha 2. gününden itibaren birçok iş yeri ve fırının açık olduğunu yine sosyal medyadan öğreniyoruz.
Hatay'ın durumu herkesin malumu. Haber kanalları vasıtasıyla bütün Türkiye ve dünya Hatay'a odaklanmış zaten..
Ama kendi ilimizde yaşananları, yaşadıklarımızı ve gördüklerimizi anlatmak için haber kanallarını dinlememize ya da sosyal medyadan olup bitenleri takip etmemize gerek yok.
Adıyaman'da sadece enkazın kaldırılması ayları bulacak gibi. Enkaz kalktıktan sonra sıra birinci derecede hasar görmüş binalara gelecek ki o binaların yıkılması ve enkazın kaldırılması ne kadar zaman alır kimse kestiremiyor...
Hayatını kaybeden onbinleri ve deprem dolayısıyla Türkiye'nin değişik vilayetlerine göçenleri saymazsak 300.000 nüfusluk şehirde müstakil evlerde yaşayan 50-60 bin kadar Suriyeli dışında evlerinde geceleyen kimse yok.
Takip edebildiğimiz kadarıyla Hatay dışında elektrik su fırın Market ve eczanelerin tamamen kapalı olduğu başka bir il de yok.
Adıyaman'a gelince şehre düzenli olarak elektrik ve su verilse bile hali hazırda açılacak durumda olan Market fırın eczane ve mağazaların sayısı çok ama çok sınırlı sayıda olacak.
Hasar görmeyen ve hemen açılacak durumda olan fırın ve eczanelerin sayısı 2 elin parmaklarını geçmez...
Türkiye henüz tam olarak Adıyaman'da yaşanan deprem felaketinin vahametini anlamış değil.
300.000 nüfusun yaşadığı bir şehirde bir tek Devlet Hastanesi'nin açık olduğu, ki zaten başka Hastanesi'nin de olmadığı gündeme dahi gelmiyor. Hatta hasarlı gibi görünmeyen iki Özel Tıp Merkezinin neden hizmet vermediği de gündem olmuyor.
Salgın hastalık riski ile burun buruna gelmiş bir ilde neden bir tek eczanenin açık olmadığı da sorgulanmıyor...
Çünkü açılabilir durumda olan hiçbir yer yok. Kimi devlet imkanı ile kimi kendi imkanı ile şehri çoktan terk etmiş durumda.
Dönseler oturacakları evleri açacakları dükkanları çalışabilecek işleri yok çünkü.
Kalanlarsa değil haftalar sonrasını aylar sonrasını dahi göremiyor...
Dolayısıyla deprem felaketinden aynı şekilde etkilenmiş gibi sürekli 10 ilden söz etmek ve Adıyaman'ı da çok az hasar görmüş illerden biriymiş gibi göstermek acilen yapılması ya da alınması gereken tedbirlerin önüne geçmektedir...
Durumun vehameti anlaşılsın diye bazı şeyleri durup durup tekrar tekrar yazıyoruz.
Yüzbinlerce insan evlerinden bir tek iğne dahi alamadan çıktılar ve çoğunun bir daha o evlere gitme şansı asla bulunmuyor..
Enkaz haline gelmiş binalardan değil, iskeleti sağlam gibi görünen ama bir daha asla girilemeyecek binlerce binadan söz ediyoruz.. Dolayısıyla on binlerce insan sadece evini değil, ömrü boyunca biriktirdiği her şeyi yitirmiş durumda...
Şehrin üçte biri enkaz haline gelmiş. Geri kalan üçte biri yakın zamanda yıkılacak. Enkaz haline gelmiş ve yıkılacak olan binalar yaşayan nüfusun yaklaşık %70'ine tekabül ediyor...
Bundan dolayıdır ki şehre kısmen elektrik verilmiş olsa da henüz su verilemiyor. Fırınlar marketler eczaneler açılamıyor... Salgın hastalık riski gittikçe artıyor...
Depremin ilk günlerinde su gibi artan ve çoğu heba edilen yardımların sonu şimdilik kesilmiş gibi görünüyor...
Şehrin belirli semtlerinde çadırkentler kurulmuş olsa da herkesin bu yerlerde kalma şansı bulunmuyor. Dolayısıyla bugün değilse bile önümüzdeki günlerde Çadırkentlerde kalmayanların temel ihtiyaç maddelerine ulaşmak konusunda sıkıntılar yaşayacağı görünüyor.
Şehirde kimse bir daha normal bir hayatının olabileceğini asla düşünemiyor.
Hayatını kaybedenlerin ve hala enkaz altında kalanların istatistiki birer rakamdan ibaret olmadığını biliyoruz. Her birinin bir anne, baba evlat olduğunu biliyoruz.
Sadece Adıyaman'da hayatını kaybedenlerin sayısının Türkiye genelinde açıklanan hayatını kaybedenlerin resmi sayısına yaklaştığını söylemenin anlamsız olduğunu da biliyoruz.
Bunu bilmek bize ya da başkalarına bir şey kazandırmaz, bunu da biliyoruz. Ama bunu ve depremle birlikte Adıyaman'da yaşanan birçok felaketi bilmek ülke açısından alınması gereken tedbirlerin bir an önce devreye sokulması anlamına gelir, en azından buna inanmak istiyoruz...
İnanın iyiyiz demekten ve çok şükür yaşıyoruz demekten haya ediyoruz haya ediyoruz haya ediyoruz...
8.2.2023