12 Eylül'den bir gün önce, bir ay önce, bir yıl önce Ülkücüler:
"Kenan Evren ah bir ihtilal yapsa..."
"Yapsa da şu akan kan dursa..."
diye gözümüz yollarda idi.
İhtilali beklemekten gözlerimize kara su inmişti.
İnmişti çünkü sokaklar kan gölüydü, bulvarlar barut kokusu... Gencecik fidanlar bir bir devriliyordu. Sabahları okuluna, işine gidenler helalleşerek çıkıyordu evden.
İşte bu yüzden Ülkücülerin Hergün Gazetesi 13 Eylül günü "Hoş Geldin Şanlı Türk Ordusu" manşetiyle çıkmıştı.
Hepimiz "Oh beee Ordu yönetime el koydu" sevincini yaşıyorduk.
İşte o kavga günlerinde Galip Erdem'in sesi, silah tarrakaları arasında kısa bir an duyulup sonra kayboluyordu:
"Evet, doğru... Kavgadan kaçıyorum. Çünkü, böyle bir kavganın faydasına inanmıyorum. Her iki tarafın da kaybedeceğini, şimdilik hiç hesaba katmadığımız üçüncü bir tarafın kazanacağını biliyorum. Bu üçüncü zümrenin hem her iki tarafa, hem de vatanın bütünlüğüne düşman olduğunu biliyorum. Böyle bir sonucun felaket olacağını da biliyorum…”
Peki kimdi o "Üçüncü taraf"?..
"Komünizmi biz durdurduk!.."
"Rusların sıcak denizlere inmesini biz önledik!.."
"Hatta Sovyetleri biz parçaladık!.."
Yalanlarına kimse inanmasın.
Biz nefsi müdafaa yaptık sadece; yaşamak için, hayatta kalmak için başka da şansımız yoktu. Elimizdeki çakar almaz silahlarla "Sıcak denizlere inecek" denilen Rusları nasıl durduracaktık?.. Her hafta sekiz on tabut veriliyordu omzumuza... Ertesi hafta (bir eksik veya bir fazla) onlar tabut taşıyordu.
Zaten bu etki-tepki hesapları Nato Gladyosu tarafından titizlikle yapılmıştı.
İçine düştüğümüz bu anafordan bir türlü çıkamıyorduk. Eylem iradesi ne Ülkücülerin elindeydi, ne Devrimcilerin... Dönen anaforda etki-tepki kıskacında kıvranıyorduk.
Sonuç olarak Galip Erdem'in "Her iki tarafın da kaybedeceğini, üçüncü bir tarafın kazanacağını biliyorum" öngörüsü gerçek oldu. İki taraf da kaybetti... Kazananın ABD olduğunu, Nato Gladyosu olduğunu yıllar sonra anlayacaktık.
Hiç kimse Kenan Evren nefretinin, darağacı acılarının, Mamak zulmünün hissiyatına kapılıp gerçekleri saklamasın!..
Yeni kuşaklara gerçekleri söylemeliyiz... Ki aynı tuzağa bir daha düşülmesin, aynı acılar bir daha yaşanmasın, kazanan üçüncü taraf unutulmasın...